Şehrin Nabzı


Eskişehir’de trafik ve park sorunu yıllardır bitmek bilmiyor.

Kendi içinde büyük ama çözüm konusunda yıllardır küçücük kalan bu mesele, artık şehrin kronik bir hastalığı haline geldi.

Gece vakti haricinde günün her anında, şehrin pek çok noktasında bir karmaşa var.

Her gün aynı çileyi çeken binlerce sürücü, dakikalarca park yeri arayan vatandaşlar, daracık sokaklarda ilerlemeye çalışan araçlar...

Eskişehir’in bu bitmek bilmeyen keşmekeşine dair söylenecek o kadar çok söz var ki, neresinden tutsak elimizde kalıyor.

Bir şehir düşünün, otopark alanları yetersiz, yolları dar, trafik yoğun.

Üstelik bu sorun yalnızca merkezi noktalarla da sınırlı değil. Yeni gelişen bölgelerde bile trafik ve park çilesi yaşanabiliyor.

Her yıl binlerce yeni araç trafiğe çıkarken, mevcut yolların ve otoparkların bu yükü kaldırması artık mümkün değil.

Yıllardır konuşuluyor, vaatlerde bulunuluyor, çözüm önerileri sunuluyor, çevre yolu (!) konusu uzun uzun tartışılıyor, fakat sahada hala somut bir değişim göremiyoruz.

Kent yöneticileri de durumun farkında; hiçbiri “trafik sorunu yok” demiyor.

Ancak çözüm konusunda da elle tutulur bir gelişme olmuyor.Trafikle ilgili olarak önerilerin başında, "Toplu ulaşımın yaygınlaşması" geliyor. Ancak Eskişehir'de bu da bir çözüm değil gibi görünüyor zira tramvaylar, otobüsler hatta dolmuşlar bile pik saatlerde zaten dopdolu...

Üzülerek fark ediyor insan, sihirli bir değnek dokunmadıkça bu çile devam edecek. Peki, çözüm ne? Elbette radikal adımlar atılması gerekiyor.

Yeraltı ve katlı otopark projeleri hızlandırılmalı.

Ama bunların hiçbiri lafla olmuyor, olmamalı da!

Bu sorunun çözümü için hep birlikte ses çıkarmalı, yetkililere daha fazla baskı uygulamalıyız.

Ya da daha uzun yıllar boyunca direksiyon başında vaktimizi harcarken, “Bu sorun nasıl çözülmez?” diye kendi kendimize dert yanmaya devam edeceğiz...