Mehmet Avci, laikliğin uluslaşmanın, ulusal bağımsızlığın, kadın-erkek eşitliğinin, bilimsel eğitimin ve emeğin yüce değer olduğunun bilincinin vazgeçilmez bir unsuru olduğunu ifade etti. “Laiklik, toplum yaşamını düzenleyen yasaların dinsel kurallara değil, toplumsal mutabakata dayandığı bir yaşam düzenidir,” diyen Avci, “Laik olan devlettir, insan laik olmaz” söylemini ise gerçeklikten uzak bir düşünce olarak nitelendirdi. Devletin insanlar tarafından oluşturulduğunu ve laik olmayan bireylerin görev yaptığı bir devletin laik olamayacağını savundu.
Avci, 10 Nisan 1928 tarihinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik niteliğinin somutlaştığı en önemli günlerden biri olduğunu hatırlattı. 9 Nisan 1928’de Başbakan İsmet İnönü ve 120 milletvekilinin TBMM’ye sunduğu yasa teklifiyle, 1924 Anayasası’nda yer alan “Devletin dini, Din-i İslam’dır” ifadesi kaldırılmış, milletvekili ve cumhurbaşkanı yeminlerinden dini unsurlar çıkarılmış ve din işlerinin düzenlenmesi TBMM’nin görevleri arasından çıkarılmıştı. Bu yasanın 10 Nisan 1928’de yürürlüğe girmesiyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir iş ve işlemi din kurallarıyla yürütülmez hale geldi. Avci, bu adımın, asırlardır milletin temiz duygularını istismar eden “şeriatçı yobaz asalaklar sürüsünün çanına ot tıkadığını” ifade etti.
Açıklamasında, laikliğin “dinsizlik” olarak yaftalanarak Cumhuriyetin kurucu değerlerine yönelik yıpratma çabalarına dikkat çeken Avci, bu propagandaların emperyalist güçlerin güdümünde sürdürüldüğünü belirtti. Günümüzde 10 Nisan Laiklik Günü’nü yok saymaya çalışanların, kutsal inançları istismar ettiğini ve meşruiyet kaynaklarını kurutmaya çalıştıklarını söyledi. “Demokrasinin olmazsa olmazı laikliktir. Laikliği yitirmek, teokratik bir diktanın tutsağı olmaktır,” uyarısında bulunan Avci, bölgedeki laiklikten yoksun toplumların durumunun bu gerçeği açıkça ortaya koyduğunu vurguladı.